Swinger Psikolojisi - 2

Seans 2
Eylül 2014

Tarih, hafızam beni yanıltmıyorsa DUS yani Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı'nın yapıldığı haftaya denk geliyor. Bu seansta yaşadıklarımızı yazıya dökmeden önce okuyucularıma yani sizlere teşekkür ederim. Bir ay gibi kısa bir sürede günde ortalama 50 kişi blogumu ziyaret etmiş. Profesyonel olarak bloggerlık yapan arkadaşlarımın söylediğine göre (onların yalancısıyım) yeni bir blog için çok 'iyi'.

Sarı renkte kocaman bir çanta ve oval kahverengi güneş gözlükleri. İlk aklıma bu seansla ilgili bunlar geldi. Gizem hanımın plaj çantasına benzer sarı renkte kocaman çantası odama girmeden kendinden önce kapıda gözüktü. Şöyle bir şaşkınlıkla bakıp ardından yerine buyur ettim. Kafasının üstündeki oval camlı kahverengi (veya o tonlarda) güneş gözlüğünü çıkarıp bavuluna yani 'çantasına' koydu. Soluklanması için sekreterime Gizem hanım için sütlü (süt tozlu değil önemle belirtti çünkü) espresso, kendime de bir Kopi Luwak ve yanında Casu Marzu söyledim.
Şaka yapıyorum hayvan dışkısından elde edilen dünyanın en pahalı kahvesiyle canlı böcek lavrasının olduğu kokmuş peyniri elbette söylemeyip Türk kahvesi rica ettim. Sütsüz.

Kahvelerimiz gelene kadar neler yaptığını, hayatının nasıl gittiği gibi sorular sordum. Dikkatimi sarı renkteki bavulu sürekli dağıtıyordu. Hatta bir an kendimi tutamayıp gülecek gibi oldum. Anlayın öyle bir çanta. Ama kahveler gelirken bir önceki seansla ilgili sekreterime söylemem gereken özel bir şey aklıma geldi, onu söylemek için kalktığımda göz ucuyla gördüğüm derinin altında parıldayan renklerde dünyaca ünlü çok pahalı bir marka logosuydu.

**

Çoğunlukla olduğu gibi ev ödevini Gizem hanımda unutmuş. İşte en sevmediğim kısımlar bu. Bütün seans boyunca hastalarımı tanımak için sürekli gazeteci gibi soru sormaktan nefret ediyorum. Ama anlamazsam yardımcıda olamam diye mecburen tek tek anlayabilmek için sorularımı yöneltmeye başladım.

- Görüşmediğimizden beri neler yaptın? 

- Bol bol kitap okudum. Hakan'a sizin ne kadar iyi bir doktor olduğunuzdan bahsettim.

Daha ne ara benim iyi veya kötü oluşumu gördünde övüyorsun be kadın diye bağıran iç sesimi bastırıp gülümseyerek,

- Bende neden kulaklarım kızarıyor diyorum, Hakan bey eşiniz sanırım?

- Evet

-Tanışmanız ve evlenmenizden biraz bahsedin

-2008 yılının Şubat ayında arkadaşım Aslı (eski iş arkadaşı, sonradan öğreniyorum) facebook üzerinden senden hoşlanan bir çocuk var diye mesaj attı. İlk tanışmamız böyle başladı. Bende hemen kim olduğunu merakla sordum, gittiği spor kulübünde ki kişisel antrenörüymüş.

-...

-Aslı benim arkadaş listemde olduğundan Hakan'da (personel trainer yani) Aslı'nın sayfası üzerinden benim profilimi görüyor, derken resimlerime bakıp bana aşık oluyor.

-Sonrada bunu arkadaşınız Aslı'ya o da size anlatıyor.

-Evet aynen;

bir buçuk sene flört ettikten sonra 2009 yazında muhteşem bir düğün yapıp evlendik. Balayımızda Yunanistan'ın Halkidiki adasına gittik. Çok eğlendik, adayı görmeliydiniz mükemmel bi yerdi. Başlarda her şey çok güzeldi...

-Yunanistan'ın Halkidiki adasına sürekli turlar düzenlendiğini duymuştum, sizin adınıza sevindim.

-Teşekkür ederim, eğer sakıncası yoksa sizi de götürelim?

-Çok naziksiniz, peki evliliğinizde daha sonra yani bana danışmak için buraya gelene kadar geçen sürede neler yaşandı? Ne gibi şeyler oldu?

-Her şey başlarda çok iyiydi. Cicim ayları geçince tekrar işimizin başına döndük. Gerçi cicim ayları bitmeden de işe başlamıştık ama o zamanın büyüsünden olsa gerek işe gitmeyi hiç sorun etmiyorduk. İnanır mısınız pazartesi sendromu bile yaşamadık!

-..

-Neyse cicim ayları geçince biriken işlerimizin yoğunluğundan kendimize bile vakit ayıramaz olduk. Evi tıpkı otel gibi uyumak için kullanır hale geldik. Derken biraz zaman daha geçince yemeğimizi dışarda ayrı ayrı yiyor, ikimiz kendi arkadaşlarıyla haşır neşir oluyordu. Bazen eve geç gelmeler başladı.

-Bu dediğiniz dönemde hiç büyük bi kavga ettiniz mi?

-Evet, geç gelmesini görmezden gelemezdim. Daha önce sordum spor salonunun saatlerinin geç bittiğini söyleyip konuyu kapattı. Ama zaman geçtikçe saatte artıyordu, hatta gelmediği zamanlar bile oldu. Ona rağmen gıkımı çıkartmadım.